Yeni Antlaşma Işığında Tapınağın Zanaatkârları
Bu bölümün Kutsal Ruh’un esini ile sanat arasında bağlantı kuran başka bir ilahiyatçı tarafından yorumlandığını duymuştum. Başka bir deyişle, Tanrı bir güzellik Tanrısıdır ve sanata büyük ilgi duyduğunu görüyoruz; sonuçta, Kutsal Ruh’un esinlenmesine yapılan ilk atıflardan biri sanatsal yeteneklerle bağlantılıdır. Ancak bu yorumla ilgili en az iki sorun vardır.
Öncelikle, büyük sanatsal yeteneklere sahip oldukları aşikâr olan imansızların bu yeteneklerini nasıl kazandıklarını açıklamamaktadır. Tanrı’nın yarattıklarına pek çok yetenek ve beceri verdiğini söylemek başka bir şeydir ama inanmayanların Kutsal Ruh’tan esinlendiğini ve sanatsal yeteneklere sahip olduğunu söylemek bambaşka bir şeydir. Yetenekli bir sanatçı bulunup da Kutsal Ruh’tan esinlendiği varsayılan bu yeteneklerini Tanrı’nın yüceliğinden başka bir şey için kullanması gerçek bir teolojik karmaşa yaratır.
İkinci olarak, böyle bir yorum bu anlatının Kutsal Yazılar’daki daha geniş bağlamını göz ardı etmektedir. Ne zaman Eski Antlaşma’daki buluşma çadırına ve tapınağa baksak, Mesih’in ve kilisenin gölgeli bir imgesine ya da tipine baktığımızı unutmamalıyız. Bu yorumsal izleği en açık şekilde Pavlus şöyle yazdığında görürüz: “Böylece artık yabancı ve garip değil, kutsallarla birlikte yurttaş ve Tanrı’nın ev halkısınız. Elçilerle peygamberlerden oluşan temel üzerine inşa edildiniz. Köşe taşı Mesih İsa’nın kendisidir. Bütün yapı Rab’be ait kutsal bir tapınak olmak üzere O’nda kenetlenip yükseliyor. Siz de Ruh aracılığıyla Tanrı’nın konutu olmak üzere hep birlikte Mesih’te inşa ediliyorsunuz” (Efesliler 2:19–22). Öyleyse, bu yorumsal ipucundan yola çıkarak, Kutsal Ruh’un esinini aşağıdaki şekilde yeniden yönlendirebiliriz.
Kutsal Ruh, Oholiav ve Besalel’e Buluşma Çadırı’nı inşa etmeleri için gereken armağanları verdi. Kutsal Ruh aynı etkinliği biraz farklı bir şekilde de olsa sürdürmektedir. Pavlus Korintlilere şöyle der: “Çeşitli ruhsal armağanlar vardır, ama Ruh birdir. Çeşitli görevler vardır, ama Rab birdir. Çeşitli etkinlikler vardır, ama herkeste hepsini etkin kılan aynı Tanrı’dır. Herkesin ortak yararı için herkese Ruh’u belli eden bir yetenek veriliyor” (1. Korintliler 12:4–7). Pavlus’un Kutsal Ruh’un armağanlar dağıttığını, ancak Ruh’un armağanlarının “ortak iyilik için” olduğunu açıkladığına dikkat edin. Pavlus Korintliler’e armağanlarını kiliseyi inşa etmek için kullanmalarını öğütler: “Bu nedenle, siz de ruhsal armağanlara heveslendiğinize göre, inanlılar topluluğunu geliştiren ruhsal armağanlar bakımından zenginleşmeye bakın” (1. Korintliler 14:12). Eski Antlaşma’nın gölgesi açısından, Oholiav ve Besalel Ruh’un armağanlarını Buluşma Çadırı’nı inşa etmek için kullanacaklardı. Mesih’in vahyinin ışığında, Oholiav ve Besalel, Tanrı’nın son tapınağı ve konutu olan kiliseyi inşa etmek için Tanrı halkının ruhsal bağışının habercisidir. Peki Pavlus’un Ruh’un ne tür armağanlarını tanımladığını görüyoruz?
Ruh’un armağanlarını tanımlamadan önce, Ruh’un armağanlarını Ruh’un meyvesinden ayırt etmemiz önemlidir. Ruh’un meyveleri şunlardır: sevgi, sevinç, esenlik, sabır, iyilik, sadakat, yumuşak huyluluk ve özdenetim (Galatyalılar 5:22–23). Genç, yaşlı, erkek, kadın, yetişkin, çocuk tüm imanlıların Ruh’un meyvesini göstermeleri gerekir. Öte yandan Ruh’un armağanları, Kutsal Ruh’un kilisenin gelişmesi için insanlara verdiği eşsiz armağanlar ve yeteneklerdir. Pavlus 1. Korintliler 12. bölümde bu armağanlardan birkaçını tanımlar:
-
Bilgece konuşma yeteneği (ayet 8a) — muhtemelen ruhsal açıdan zor sorunları çözme yeteneği;
-
Bilgi iletme yeteneği (ayet 8b) — öğretiyle ilgili konuların kavranması;
-
İman (ayet 9a) — Ruh’un bir meyvesi olduğu için genel olarak iman değil, fakat derin bir deneme karşısında daha büyük bir iman yayılımı — hardal tohumu imanı — dağları yerinden oynatabilecek bir iman;
-
Hastaları iyileştirme armağanları (ayet 9b) — başkalarını hastalıktan ya da rahatsızlıktan iyileştirme armağanı;
-
Mucize yapma olanakları (ayet 10a) — sözgelimi birini ölümden diriltme gücü;
-
Peygamberlikte bulunma (ayet 10b) — özel vahyi dile getirmek — Kutsal Yazılar’ın kendisiyle aynı yetkiye sahip olacak sözler;
-
Ruhları ayırt etme (ayet 10c) — ruhsal iyiliği ve kötülüğü ayırt etme becerisi;
-
Çeşitli dillerle konuşma (ayet 10d) — bilinen bir dili hiç öğrenmeden o dilde konuşma becerisi;
-
Bu dilleri çevirme (ayet 10e) — bilinen bir dili hiç öğrenmeden çevirme becerisi.
Bu armağanlar evrensel olarak dağıtılmamış, Kutsal Ruh tarafından egemen bir şekilde seçtiği kişilere verilmiştir. Pavlus’un da söylediği gibi, bu armağanlar kişisel kibir veya kişisel gelişim ya da hedefler için değil, kilisenin ortak gelişimi içindi.
Ancak Pavlus’un 1. Korintliler 12’de verdiği bu liste kapsamlı değildir. Pavlus Romalılar’da Ruh’un armağanlarının ikinci bir listesini verir: “Tanrı’nın bize bağışladığı lütfa göre, ayrı ayrı ruhsal armağanlarımız vardır. Birinin armağanı peygamberlikse, imanı oranında peygamberlik etsin. Hizmetse, hizmet etsin. Öğretmekse, öğretsin. Öğüt veren, öğütte bulunsun. Bağışta bulunan, bunu cömertçe yapsın. Yöneten, gayretle yönetsin. Merhamet eden, bunu güler yüzle yapsın” (Romalılar 12:6–8). Burada Pavlus’un 1. Korintliler 12. bölümde sıraladığı bazı armağanların tekrarlandığına dikkat edin, ama aynı zamanda başka armağanlar da vardır:
-
Hizmet (ayet 7a) — İngilizce’de diyakon kelimesinin karşılığı olarak kullanılan özel Grekçe kelime, hem genel hem de özel olarak hizmet etmek anlamına gelir (yani diyakonluk);
-
Öğretmek (ayet 7b) — ister kadınlar çocuklarına, ister babalar ailelerine ya da ihtiyarlar kiliseye öğretsin, başkalarına Tanrı Sözü’nü öğretmek;
-
Öğüt vermek (ayet 8a) — kişinin başkalarını Tanrı’nın açıklanmış iradesine itaat etmeye teşvik ettiği bir armağandır
-
Bağışta bulunmak (ayet 8b) — kiliseye maddi yardımda bulunmak;
-
Yönetmek (ayet 8c) — özellikle başkalarına önderlik etme yeteneğini ifade eder, bu hem erkeklere hem de kadınlara verilebilir, ancak bu armağanı kilise üzerinde kullananlar sadece erkeklerdir;
-
Merhamet etmek (ayet 8d) — başkalarına merhamet göstermek çeşitli şekillerde olabilir.
Ruhsal armağanların üçüncü bir listesi daha vardır: “Kendisi kimini elçi, kimini peygamber, kimini müjdeci, kimini önder ve öğretmen atadı. Öyle ki, kutsallar hizmet görevini yapmak ve Mesih’in bedenini geliştirmek üzere donatılsın” (Efesliler 4:11–12). Pavlus’un elçilerin, Yeni Antlaşma peygamberlerinin, müjdecilerin, pastörlerin ve öğretmenlerin hepsinin kutsalları hizmet işleri için donatmak ve Mesih’in bedenini bina etmek üzere verildiğini söylediğine dikkat edin. Başka bir deyişle, Ruh’un armağanları sadece yetenekler değil, aynı zamanda makamlar, pastörler ve öğretmenlerdir.
Öyleyse, Kutsal Yazılar boyunca bu seyir göz önüne alındığında, Tanrı, ister Sina çölündeki Eski Antlaşma buluşma çadırı olsun, ister son tapınak olan kilise, Mesih’in bedeni olsun, konutunun inşası için halkına Kutsal Ruh’un armağanlarını vermeye devam etmiştir. Tahmin edebileceğiniz üzere, bu bize, yani kiliseye güçlü ve dolaysız bir şekilde etki etmektedir. Kendimize sormamız gereken soru şudur: “Ruhsal armağanlarımı nasıl kullanacağım? Onları Tanrı’nın tapınağı olan kilisenin inşası için mi yoksa kendi çıkarım, kibrim ve egom için mi kullanacağım? Bu sorunun yanıtı oldukça açıktır — ruhsal armağanlarımızı kiliseyi inşa etmek için kullanmalıyız.
Bu, kiliseye geldiğimizde sadece seyirci olmak ya da hizmet edilmek için gelmediğimiz anlamına gelir. Daha ziyade, kiliseye hizmet etmek, kiliseyi inşa etmek için geliriz. Ruhsal armağanlar listesinden, bir takım farklı ruhsal armağanlar olduğu için, katkıda bulunabileceğimiz sayısız yol olduğunu kolayca görebiliriz. Bir ihtiyar ya da diyakon olarak kilisenin bir görevlisi olarak hizmet etmeye çağrılabiliriz. Öğretme armağanını kullanabiliriz — çocuk Pazar okulu kilisede önemli bir yere sahiptir. Burası Tanrı’nın halkının gelecek nesillerinin yetiştirildiği ve Rab korkusu ve terbiyesinin öğretildiği yerdir. Kilisede bir ihtiyaç görebilir ve bunun üzerine harekete geçebiliriz — bir ibadet hizmeti ya da kardeşlik yemeği için masa ve sandalyeler kurmak gibi sıradan bir şey de olabilir. İhtiyacı olan birini görebilir ve bir merhamet eylemi olarak Kutsal Ruh’un sevgisini kilisedeki diğer kişilerin üzerine dökebiliriz. Maddi bir ihtiyaç görebilir ve elimizdeki bolluktan dolayı değil de fedakârca bağışta bulunabiliriz — bu tür eylemler Ruh’un birer armağanıdır.
Sevinmeliyiz çünkü Tanrı nasıl Oholiav ve Besalel’i Buluşma Çadırı’nı inşa edebilmeleri yani Tanrı’nın onlara verdiği buyrukları yerine getirebilmeleri için donattıysa, bizleri de kiliseyi inşa etme işini yerine getirebilmemiz için Kutsal Ruh’uyla donatacaktır. Ancak Ruh’un armağanlarını kullanmamız söz konusu olduğunda asla unutmamamız gereken iki önemli şey vardır. Birincisi, Mesih’in bedeninde hiç kimsenin vazgeçilebilir olmadığını unutmamalıyız. Bir benzetme yapmak için tıp dilini kullanmam gerekirse, Mesih’in bedeninde apandis diye bir şey yoktur. Pavlus bu konuda oldukça nettir:
“Bunların tümünü etkin kılan tek ve aynı Ruh’tur. Ruh bunları herkese dilediği gibi, ayrı ayrı dağıtır. Beden bir olmakla birlikte birçok üyeden oluşur ve çok sayıdaki bu üyelerin epsi tek bir beden oluşturur. Mesih de böyledir. İster Yahudi ister Grek, ister köle ister özgür olalım, hepimiz bir beden olmak üzere aynı Ruh’ta vaftiz edildik ve hepimizin aynı Ruh’tan içmesi sağlandı. İşte beden tek üyeden değil, birçok üyeden oluşur. Ayak,”El olmadığım için bedene ait değilim” derse, bu onu bedenden ayırmaz. Kulak, “Göz olmadığım için bedene ait değilim” derse, bu onu bedenden ayırmaz. Bütün beden göz olsaydı, nasıl duyardık? Bütün beden kulak olsaydı, nasıl koklardık? Gerçek şu ki, Tanrı bedenin her üyesini dilediği biçimde bedene yerleştirmiştir. Eğer hepsi bir tek üye olsaydı, beden olur muydu? Gerçek şu ki, çok sayıda üye, ama tek beden vardır.” (1. Korintliler 12:11–20)
İkinci olarak, Ruh’un armağanlarını yalnızca Mesih’in bedeninin karşılıklı olarak eğitilmesi için kullanmakla kalmamalı, aynı zamanda bunu sevgiyle de yapmak zorundayız. Sevgi olmadan ruhsal armağanlarımızı kullanmak zaman ve enerji kaybından başka bir şey değildir:
“Tanrı kilisede ilkin elçileri, ikinci olarak peygamberleri, üçüncü olarak öğretmenleri, sonra mucize yapanları, hastaları iyileştirme armağanlarına sahip olanları, başkalarına yardım edenleri, yönetme yeteneği olanları ve çeşitli dillerle konuşanları atadı. Hepsi elçi mi? Hepsi peygamber mi? Hepsi öğretmen mi? Hepsi mucize yapar mı? Hepsinin hastaları iyileştirme armağanları var mı? Hepsi bilmediği dilleri konuşabilir mi? Hepsi bu dilleri çevirebilir mi? Ama siz daha üstün armağanları gayretle isteyin. Şimdi size en iyi yolu göstereyim. İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran çıkaran bakırdan ya da zilden farkım kalmaz. Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam,dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim. Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz. Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır. Sevgi asla son bulmaz. Ama peygamberlikler ortadan kalkacak, diller sona erecek, bilgi ortadan kalkacaktır.” (1. Korintliler 12:28—13:8)