Masa ve Huzur Ekmeği

Masanın yapımıyla ilgili talimatlarda, 23. ayet masanın yaklaşık doksan santimetre uzunluğunda, kırk beş santimetre genişliğinde ve yaklaşık altmış satimetre yüksekliğinde olması gerektiğini belirtir. Masanın üzeri saf altınla kaplanacak ve Antlaşma Sandığı için kullanılan ağaçla aynı türden olan akasya ağacından yapılacaktı. Tanımdan, masanın tek amacının huzur ekmeğini taşımak olduğu anlaşılmaktadır (30. ayet). Bu masa en kutsal yere değil, en kutsal yerin hemen dışındaki iç çadıra yerleştirilecekti. 26. ayet masanın her iki yanında ikişer tane olmak üzere dört halkası ve masanın Antlaşma Sandığı gibi taşınabilmesi için halkaların içinden geçen iki direği olacağını belirtir. Bir diğer deyişle, masa sandık gibi hareket ettirilecekti; günahkâr insan elleri masaya dokunmadan hareket ettirilecekti.

  1. ayet bize sofranın farklı türden tabaklarla donatılması ve bu tabakların hepsinin saf altından yapılması gerektiğini söyler. Bir tür tabak ya da çanak, Levililer’de okuduğumuz buhur ve huzur ekmeği için kullanılacaktı: “İnce undan on iki pide pişireceksin. Her biri efanın onda ikisi ağırlığında olacak. Bunları RAB’bin huzurunda iki sıra halinde, altışar altışar saf altın masanın üzerine dizeceksin. İki sıra ekmeğin yanına anma payı olarak saf günnük koyacaksın. Bu RAB için yakılan sunu olacak ve ekmeğin yerini alacak” (Levililer 24:5–7).

Ayrıca fıçı (ya da ibrik) ve kâse gibi başka kaplar da vardı. 29. ayete göre, ibrik ya da sürahi içki sunularını kâselere dökmek için kullanılırdı. İçki sunusu şaraptan oluşuyordu, ancak içki sunusunun hangi amaca hizmet ettiği konusunda tartışmalar vardır (Levililer 23:13). İsrailliler’in Buluşma Çadırı’nın dışındaki sunağa içki sunusu dökmeleri yasaklanmıştı (Mısır’dan Çıkış 30:9). Ayrıca başkâhinin kurbanın kanını sadece sandığın üzerinde bulunan bağışlanma kapağına serpmesi gerektiğini de biliyoruz. Başka bir deyişle, içki sunusunun aslında herhangi bir sunak üzerine dökülmesi gerekmediği, bir hatırlatma olarak masanın üzerine konulduğu görülmektedir. İçki sunusu büyük olasılıkla kâhinler tarafından haftada bir kez tüketilirdi.

Sadece ve sadece kâhinlerin içki sunusunun şarabını tüketmeleri değil, aynı zamanda huzurda sunulan ekmeği de yemeleri gerekiyordu. Tanrı Levililer’de İsrailliler’e şu talimatı verdi: “Bu ekmek, İsrail halkı adına sonsuza dek sürecek bir antlaşma olarak, her Şabat Günü aksatılmadan RAB’bin huzurunda dizilecek. Ve Harun’la oğullarına ait olacak. Onu kutsal bir yerde yiyecekler. Çünkü çok kutsaldır. RAB için yakılan sunulardan onların sürekli bir payı olacak” (Levililer 24:8–9). Dolayısıyla, haftada bir kez Şabat günü kâhinler ekmeği yiyip şarabı içtikten sonra yeni bir şarap testisi ve yeni pişmiş ekmek somunları koyacaklardı. Kral Davut’un Saul’dan kaçarken Buluşma Çadırı’na gelip kendisi ve yanındakiler için yiyecek istemesi ve kâhinin sunduğu tek yiyeceğin huzur ekmeği olmasıyla ilgili hikâyeyi hatırlıyor olabilirsiniz (1. Samuel 21:6).

Şimdi sorulması gereken soru ise şudur: Huzur ekmeği nedir? Huzur ekmeği terimi biraz muğlak bir terimdir, çünkü basitçe Tanrı’nın huzurunda olan ekmek anlamına gelebileceği gibi, Tanrı’nın ekmeğin içinde olduğu anlamına da gelebilir. Bence ilki daha olası bir yanıttır ve Tanrı’nın huzurunda olan ekmektir. Tanrı’nın yeryüzündeki tahtı ve simgesi olan Antlaşma Sandığı’nın, En Kutsal Yer’deki perdenin arkasında sadece birkaç adım ötede olduğunu unutmayalım. O halde ekmek, İsrailliler’e, özellikle de kâhinlere sadece birkaç adım ötedeki Tanrı’nın varlığını hatırlatmakla kalmıyor, aynı zamanda Tanrı’nın İsrail için lütufkâr sağlayışını da hatırlatıyordu. Ekmek bunu başlıca iki yolla yapıyordu.

Öncelikle, Tanrı’nın Sina antlaşmasını (Mısır’dan Çıkış 24:11) İsrail’in ileri gelenlerini huzurunda oturtup yemek yedirerek onayladığını hatırlayın. Kâhinler Buluşma Çadırı’nda ekmek yiyip şarap içtiklerinde, bu Tanrı’nın halkla yaptığı antlaşmanın bir anımsatıcısı oluyordu. Ekmek, İsrail’in Mısır’dan kurtuluşunu ve Sina Dağı’nda antlaşmanın tasdikini hatırlatıyordu. Ancak aynı zamanda İsrail’in fiziksel ihtiyaçları için Tanrı’nın lütufkâr hükümlerini de hatırlatmaktadır.

İkinci olarak, İsrail Mısır’dan ilk ayrıldığında yiyeceğe ihtiyaçları olduğunu ve şikâyet ettiklerini unutmayalım. Tanrı onlara gökten ekmek sağladı: “RAB Musa’ya, ‘Size gökten ekmek yağdıracağım’ dedi, ‘Halk her gün gidip günlük ekmeğini toplayacak. Böylece onları sınayacağım’” (Mısır’dan Çıkış 16:4). Tanrı İsrail’e gökten ekmek sağladığında, manın bir kısmını sandığın içine koymaları gerekiyordu (Mısır’dan Çıkış 16:32–34). O halde, huzur ekmeği de muhtemelen İsrail’in fiziksel ihtiyaçları için Tanrı’nın lütufkâr sağlayışının bir anımsatıcısıdır. İsrail açtı ve Tanrı onları doyurdu.

Huzur ekmeği masasını düşündüğümüzde, İsrail’e Tanrı’nın yakınlığını hatırlatan başka bir simge de görürüz. Huzur ekmeği aynı zamanda İsrail’e lütufkâr antlaşma kurtuluşlarını ve Tanrı’nın İsrail’in her ihtiyacını karşıladığını, hatta aç olduklarında bile onları doyurduğunu hatırlatıyordu.