Kandillik ve Yağ
Bölümün başında, 31. ayette Tanrı İsrailliler’e dövülmüş altından bir kandil yapmaları gerektiğini söyler. Bu hafif bir kandil değildi, çünkü kandil ve eşyaları yaklaşık otuz beş kilo olan bir talant altından yapılacaktı (39. ayet). Kandillik, Buluşma Çadırı’nın iç odasının güney tarafına, huzur ekmeği masasının karşısına yerleştirilecekti. Şimdi, kandillik, yedi kandilli bir mum olan menora olarak bildiğimiz şeye benzemektedir. Ancak kandilliği tanımlayan bazı önemli ayrıntıları da gözden kaçırmamalıyız.
Örneğin, kandilliğin tomurcuklanan bir badem ağacına benzeyecek biçimde şekillendirildiğini ve tasarlandığını not etmeliyiz:
“Kandillik üç kolu bir yanda, üç kolu öteki yanda olmak üzere altı kollu olacak. Her kolda badem çiçeğini andıran üç çanak, tomurcuk ve çiçek motifi bulunacak. Altı kol da aynı olacak.” (Mısır’dan Çıkış 25:32–33)
Kandilliğin orta gövdesinin her iki yanından badem ağacının dallarına benzeyen üç dal çıktığını hayal edin. Dalların her birinin ucunda badem çiçekleri vardı ve bu çiçeklerin ucunda çiçeği çevreleyen bir grup yeşil yapraktan oluşan bir çiçek kaliksi vardı. Kandilliğin orta gövdesinde badem çiçeği şeklinde dört çanak vardı (34. ayet). Her dal için bir kandil ve orta milin üstünde de bir kandil olmak üzere yedi kandil olması gerekiyordu. Peki ya kandilliğin yağı ne olacaktı?
İsrailliler’in kandillik için saf dövülmüş zeytinyağı kullanmaları gerekiyordu (20. ayet), bu da Buluşma Çadırı’nda neredeyse dumansız parlak bir ışık sağlayacaktı. Kandilliğe sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez bakılacaktı, bu da kandilliğin gece boyunca sürekli yanması gerektiği anlamına geliyordu. Kandilliğin sürekli aydınlatılmasında tasvir edilen olası imge, kâhinlere Üçlü-Birlik Rab’den sonsuza dek yayılan görkemin hatırlatılmasıdır (Mezmur 104:1–2). On iki oymağın her biri için bir somun ekmeğin bulunduğu masanın üzerinde ışık sürekli parlarken, kâhinlere de bir gün Tanrı’nın halkının Tanrı’nın yüzünün esenlik veren çehresinin sürekli ışığında yaşayacağı hatırlatılırdı (Çölde Sayım 6:24–26; 8:1–4).
Kandilliğin Önemi
Kolayca tahmin edebileceğimiz üzere, kandillik ve onun önemiyle ilgili çeşitli sorular karşımıza çıkabilmektedir. Kandillik neden bir badem ağacı gibi tasarlanmıştır? Kandilliğin üzerinde neden yedi ışık vardır? Neden kandillik gece boyunca bile sürekli yanık kalır? Bu soruların net bir cevabı yoktur, çünkü metin bunları açıklamaz. Ancak ben, Kutsal Yazılar’ın geri kalanının bize bazı ipuçları verdiğini düşünüyorum. Bununla birlikte, Kutsal Yazılar’ın bize verdiği bilginin, kandillikle bağlantılı çok sayıda örtüşen imge olduğunu fark etmeliyiz. Kandilliğin anlamını tamamlayan tek bir imge yoktur, bunun yerine bize bir pastiş ya da anlam kolajı sunarlar.
Kandillik Neden Bir Badem Ağacı Gibi Tasarlanmıştır?
Kandillik, büyük ihtimalle İsraillilere Aden Bahçesi’ni ve özellikle de yaşam ağacını anımsatmak için badem ağacı şeklinde tasarlanmıştır. Buluşma Çadırı’nı keşfettikçe, Antlaşma Sandığı’nın üzerindeki keruv gibi zihnimizi bahçeye geri götüren öğeler görmeye başlıyoruz. Keruv en son Aden Bahçesi’nin kapılarında görünmüş ve yaşam ağacına giden yolu korumuştu. Kâhinler Buluşma Çadırı’na girdiklerinde, Tanrı’nın huzuru sergi ekmeğiyle hatırlatılır ve ağaca benzeyen kandilliği gördüklerinde, Tanrı’nın ilk tapınak olan Aden Bahçesi’ndeki huzuru hatırlatılırdı. Fakat aynı zamanda kâhinlere günahları da hatırlatılırdı, çünkü bahçenin girişini nasıl keruvlar koruduysa, en kutsal yerin girişini de keruvlar korumaktaydı.
Kandilliğin Üzerinde Neden Yedi Işık Vardır?
Yedi sayısının Tanrı’nın en sevdiği sayılardan biri olduğunu Kutsal Yazılar’dan öğrendiğimiz için, Tanrı’nın kandillikte neden yedi ışık yaptırdığı konusunda bu bize kesinlikle genel bir fikir vermektedir. Bununla birlikte, neden yedi ışık olduğuna dair başka dolaysız göstergelerin de olduğunu düşünüyorum. Bir sonraki bölümde göreceğimiz şeylerden biri, Buluşma Çadırı’nın yaratılışın kendisinin minyatür bir benzeri olduğudur. Eğer durum böyleyse, ki bu görüş hem Yahudi hem de Hıristiyan yorumcular tarafından benimsenmektedir, o zaman kandilliğin ışığı ile yaratılışın ışığı arasında bir bağlantı vardır. Göksel ışıkların, güneş, ay ve yıldızların, mevsimler, günler ve yıllar için birer işaret olması gerekiyordu (Yaratılış 1:14). Yaratılışın ışıklarıyla belirlenen zaman dilimi yedilerle işaretlenmişti. Haftanın yedinci günü Şabat’tı. Yılın yedinci ayı kefaret ayıydı (Levililer 16:29). Yedinci yıl, borçların bağışlandığı ve kölelerin özgürlüğe kavuştuğu şabat yılıydı (Yasa’nın Tekrarı 15). Yedi yıllık Şabat dönemlerinin yedincisi Özgürlük yılıydı (Levililer 25). Bu yedili model göz önüne alındığında, göksel ışıkların bir benzeri olan kandilliğin yedi kandili olması da gayet uygun görünmektedir.
Neden Kandil Sürekli Yanık Kalıyor?
Bu sorunun cevabı büyük ihtimalle Tanrı’nın varlığında ve niteliklerinde olduğu kadar, Mısır’dan çıkıştaki kurtarıcı eyleminde de yatmaktadır. Hatırlarsanız, başkâhin Buluşma Çadırı’na girdiğinde kendisine hemen Tanrı’nın huzurunda olduğu anımsatıldı. Kuşkusuz, Tanrı’nın yeryüzündeki tahtı olan ve en kutsal yerde sadece birkaç metre ötede duran sandığın orada olduğu bilgisi kâhinin zihninde yer etmiş olmalıdır. Huzur ekmeği ona Tanrı’nın Buluşma Çadırı’ndaki varlığını hatırlatacaktı. Benzer şekilde, Kutsal Yazılar’da Tanrı’nın kendisini ‘Bir kaftana bürünür gibi ışığa bürünmüş’ olduğu söylenir (Mezmur 104:2). Başka bir deyişle, ışık sürekli olarak Tanrı’nın varlığından yayılmaktadır. Bunun ipuçları Tanrı’nın Mısır’dan çıkıştaki kurtarıcı eyleminde de görülmektedir. Tanrı gök kubbedeki ışıkları yaratmıştır; İsrailliler Tanrı’nın, güneş tanrısı Ra’nın cisimleşmiş hali olduğu varsayılan Firavun’u yendiğini gördüklerinde bunu kabul etmişlerdi. Tanrı aynı şekilde onlara gece boyunca rehberlik eden ve Mısır’dan kaçtıklarında onları Mısırlılardan koruyan ateş bulutu olarak göründü (Mısır’dan Çıkış 13:21; 14:20–21). Öyleyse kâhinler Buluşma Çadırı’na girip kandilliğin gece gündüz sürekli yandığını gördüklerinde Tanrı’nın bu niteliklerini ve eylemlerini anımsayacaklardı.