Avlu ve Sunak

Dış Avlu (27:9–19)

Bir önceki bölümde gördüğümüz gibi Tanrı İsrailliler’e Buluşma Çadırı’nın yapımıyla ilgili talimatlar vermişti. Ancak Buluşma Çadırı İsrail’in ortasında öylece herkesin yaklaşmasına izin verecek şekilde durmuyordu. Daha ziyade, Buluşma Çadırı yaklaşık 45 metreye 25 metrelik bir dış avlu ile çevriliydi ve bu avlunun etrafı beyaz keten örtülerle, yani 2,5 metre yüksekliğinde keten bir duvarla çevriliydi. Bu dış avlu İsrailliler’i asıl Buluşma Çadırı’ndan ayırıyordu. Buluşma Çadırı’nın doğu tarafında halkın girebileceği bir kapı vardı. Ancak İsrailliler avlunun kapısından girdiklerinde görecekleri ilk şey yakmalık sunu sunağıydı.

Yakmalık Sunular Için Sunak (27:1–8)

Sunak, Buluşma Çadırı’nın diğer bölümleri gibi akasya ağacından yapılmış bir kare şeklindeydi, ancak altınla değil tunçla kaplanmıştı. Araştırmacılar, haklı olarak, en kutsal yerden ne kadar uzakta olursanız, kullanılan metallerin değerlerinin o kadar düşük olduğunu savunurlar. En kutsal yerde ve iç çadırda her şey altınla kaplıydı, bu da Tanrı’nın görkemini ve yakın varlığını sembolize etmek ve İsraillilere göksel çadırı hatırlatmak içindi. Ancak dış avlu yeryüzünün sembolik bir temsiliydi, dolayısıyla Buluşma Çadırı’nın bu bölümlerinde tunç, bakır ve gümüş gibi daha az değerli madenler kullanılıyordu.

Sunak beş arşın kare ya da yaklaşık 2.5 metre kare ve 1.5 metre yüksekliğindeydi. Ortası çukurdu ve büyük olasılıkla işlenmemiş taş ve toprakla doldurulmuştu. Sunağın tepesinde tunçtan yapılmış bir ızgara vardı — yakmalık sunular bu ızgaranın üzerine yerleştirilirdi. Aynı zamanda Tanrı’nın sunağın ‘boynuzları’ olarak adlandırdığı, sunağın dört çıkıntılı köşesi vardı (Mısır’dan Çıkış 27:2). Buluşma Çadırı’nın geri kalanı gibi, sunak da taşınabilirlik için inşa edilmişti, çünkü Tanrı İsrailliler’e sunağın köşelerindeki dört halkaya yerleştirmek üzere tahta direk yapmalarını emretmişti. Bu şekilde sunak, sandık ve huzur ekmeği için kullanılan masa gibi taşınabilecekti. Tanrı ayrıca İsrailliler’e sunakta kullanacakları aletler yapmalarını da buyurdu: külleri sunaktan uzaklaştırmak için kepçeler; külleri sunaktan çıkarmak için kürekler; sunağa konulacak kurbanların taşınması için çatallar ve ateş tavaları. İsrailliler’in sunakla ne yapmaları gerekiyordu?

Yakmalık Sunular (Levililer 4:2–21)

Levililer kitabı bize İsraillilerin sunağı günah sunuları sunmak için kullandıklarını söyler. İsrailliler ve başkâhin Tanrı’ya istedikleri zaman yaklaşamazlardı, ancak günahları için bir kurban olan yakmalık sunuların kanı sayesinde yaklaşabilirlerdi. Başkâhin kusursuz bir boğa getirir ve onu Buluşma Çadırı’nın girişinde, avlusunda keserdi (Levililer 4:4). Daha sonra kanın bir kısmını alır ve en kutsal yeri Buluşma Çadırı’nın iç bölümünden ayıran perdenin üzerine yedi kez serperdi (Levililer 4:5–6). Daha sonra kâhin kanın bir kısmını alıp sunağın dört boynuzuna yerleştirir ve kalan kanı sunağın dibine dökerdi (Levililer 4:7). Sonra boğanın yağını, böbreklerini, gerdanını ve karaciğerini alıp hepsini sunağın üzerinde yakardı (Levililer 4:8–10). Daha sonra da boğanın geri kalanını -etini, kellesini, bacaklarını, iç organlarını ve gübresini- alıp ordugâhın dışında yakardı (Levililer 4:11–12).

Tahmin edebileceğimiz üzere, yakmalık sunudaki sembolizm oldukça güçlüdür. Günah işleyen kişi, Tanrı’nın gazabını yatıştırmak ve günahlarının bağışlanmasını sağlamak için kendi yerine bir hayvan sunacağından, imgelem kesinlikle ikame edicidir. Burada kanın dökülmesine vurgu yapılmıştır, çünkü Kutsal Yazılar’ın diğer bölümlerinden kanın bir canlının yaşamıyla özdeşleştirildiğini biliyoruz (bkz. Yaratılış 9:4):

“Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Ben onu size sunakta kendinizi günahtan bağışlatmanız için verdim. Kan yaşam karşılığı günah bağışlatır… Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Bundan dolayı İsrail halkına, Hiçbir etin kanını yemeyeceksiniz, dedim. Çünkü her canlıya yaşam veren kandır. Onu yiyen halkın arasından atılacaktır.” (Levililer 17:11,14).

İsrail’in kâhinleri kutsamak (Mısır’dan Çıkış 29:12), günah sunuları (Levililer 4:25,30) ve kefaret günü (Levililer 16:18) için kurban kesmesi ve kanı sunağın boynuzlarına sürmesi gerekiyordu.

Topladığımız tüm bu bilgilerden bir şey açıkça ortaya çıkmalıdır: Buluşma Çadırı’nın avlusuna girişte Tanrı’nın kutsallığı ve insanın günahkârlığı sürekli olarak hatırlatılırdı. İsrailliler bir boğanın kesildiğini görüp duyduklarında, kanın sunağın boynuzlarına sürüldüğünü gördüklerinde, yakılan yağın kokusunu aldıklarında ve sonra hayvanın kalıntılarını yakılmak üzere ordugâhın dışına taşıdıklarında, günahların bağışlanmasının bedelini açık bir şekilde hatırlayacaklardı. İsrailliler bu korkunç törenden günahın ne kadar pahalıya mal olduğunu ama öte yandan günahlarını affetmeye hazır bir Tanrı’ya hizmet ettiklerini de biliyorlardı. Nitekim İsrailliler sunağın boynuzlarının bir sığınak ve korunak yeri olduğunu bileceklerdi. Kral Davut’un güvenilir danışmanlarından biri olan Yoav, Davut’un Süleyman’ı seçmesi yerine Adoniya’nın kral olmasını desteklediğinde, Buluşma Çadırı’na kaçtığını ve Tanrı’nın merhametini bulma arzusunun sembolik bir eylemi olan sunağın boynuzlarına tutunduğunu hatırlayın (1. Krallar 2:28–34).