Yeni Antlaşma Işığında Sunak
Mesih’le Olan Bağlantılar
Eski Antlaşma’daki kurbanlar İsa Mesih’in mükemmel kurbanını önceden bildirir ve O’na işaret ederler. Belki de Yeni Antlaşma’daki herkesten daha fazla İbraniler’in yazarı, Eski Antlaşma’daki kurbanlar ile Mesih’in kurbanı arasında açık bir bağlantı kurar:
“Her şey böyle düzenlendikten sonra kâhinler her zaman çadırın ilk bölmesine girer, tapınma görevlerini yerine getirirler. Ama iç bölmeye yılda bir kez yalnız başkâhin girebilir. Üstelik kendisi için ve halkın bilmeden işlediği suçlar için sunacağı kurban kanı olmaksızın giremez. Kutsal Ruh bununla çadırın ilk bölmesi durdukça, kutsal yere giden yolun henüz açıkça gösterilmediğini belirtiyor. Bu, şimdiki çağ için bir örnektir; sunulan kurbanlarla sunuların tapınan kişinin vicdanını yetkinleştiremediğini gösteriyor. Bunlar yalnız yiyecek, içecek, çeşitli dinsel yıkanmalarla ilgilidir; yeni düzenin başlangıcına kadar geçerli olan bedensel kurallardır” (İbraniler 9:6–10).
6–7. ayetlerin, sunakla ilgili çalışmamızda incelediğimiz kurbanların unsurlarına değindiğine dikkat edin.
Özellikle ilginç olan, yazarın Buluşma Çadırı’nın yapısına verdiği önemdir ve bu da bize çadırın sembolik anlamlarla dolu olduğunu gösterir. Yazar 8. ayette, birinci bölme, yani en kutsal yeri Buluşma Çadırı’nın geri kalanından ayıran perde ayakta durduğu sürece, göksel en kutsal yere giden yolun henüz açılmadığını söyler. Yazar, en kutsal yeri tapınağın geri kalanından ayıran perdenin ‘şimdiki çağ için sembolik’ olduğunu belirtir (ayet 9a). Başka bir deyişle, Adem’in düşüşü ve günahın dünyaya girişiyle birlikte, Tanrı’ya erişim ve O’nunla paydaşlık yolu kapanmıştır. Buluşma Çadırı gelecekte olacak olanın, yani Tanrı’nın huzuruna giden yolu bir kez daha açacak olan kurbanın sembolik bir temsiliydi. Sembolik olarak, yılda bir kez, başkâhin kurbanın dökülen kanıyla perdeyi açıp en kutsal yere girerdi.
Şimdi gerçek başkâhin olan Mesih geldiğine göre, Eski Antlaşma’da sunak üzerinde yakmalık sunu kurbanında haber verilen şeyi tam olarak yerine getirmiştir:
“Ama Mesih, gelecek iyi şeylerin başkâhini olarak ortaya çıktı. İnsan eliyle yapılmamış, yani bu yaratılıştan olmayan daha büyük, daha yetkin çadırdan geçti. Tekelerle danaların kanıyla değil, sonsuz kurtuluşu sağlayarak kendi kanıyla kutsal yere ilk ve son kez girdi.” (İbraniler 9:11–12)
Mesih gökteki en kutsal yere girdi ve kendi kanıyla bizim kurtuluşumuzu güvence altına alan bir kurban sundu. Mesih’in kurbanı ile sunaktaki yakmalık sunular arasında başka bağlantılar da vardır. Hayvanların kanı sunağın boynuzlarına sürülür, en kutsal yer ile Buluşma Çadırı’nın iç bölümü arasındaki perdeye ve bağışlanma kapağına serpilirdi. Ancak hayvanın geri kalan kısmına ne olduğunu hatırlayın: yağı sunağın üzerinde yakılırdı.
Kutsal Yazılar boyunca ateşin Tanrı’nın yargısıyla bağlantılı olduğunu gördüğümüzden, yağın yakılmasının sembolik olarak Tanrı’nın gazabıyla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Mesih’in çarmıhta Baba’nın gazabını taşıdığını kesinlikle biliyoruz. Ayrıca hayvanın kalıntılarının, kafasının, bacaklarının, iç organlarının ve gübresinin de ordugâhın dışına taşındığını ve yakıldığını hatırlayın. Yakmalık sununun bu yönü Mesih’in çarmıha gerilmesinde de görülür: “Başkâhin günah sunusu olarak hayvanların kanını kutsal yere taşır, ama bu hayvanların cesetleri ordugahın dışında yakılır. Bunun gibi, İsa da kendi kanıyla halkı kutsal kılmak için kent kapısının dışında acı çekti” (İbraniler 13:11–12). İsa Yeruşalim’in dışında, ordugâhın dışında çarmıha gerildi. Kurbanlık hayvanın ordugâhın dışında yakılması, sembolik olarak kurbanı getiren kişinin günahlarının ortadan kaldırıldığını, yakıldığını ve unutulduğunu gösteriyordu. Aynı şey Mesih’in kurbanı için de söylenebilir — Tanrı’nın halkını kendi kanıyla kutsayabilmek için ordugâhın dışında kurban edildi.
Kiliseyle Olan Bağlantılar
Yakmalık sunu sunağı ile kilise arasındaki bağlantılar, özellikle Mesih’in ışığında, oldukça belirgindir. İsrail’den farklı olarak, artık Buluşma Çadırı’nın sınırlarına her girdiğimizde sunakla karşılaşmıyoruz. Tersine, Mesih kendisini ilk ve son kez mükemmel bir kurban olarak sunmuştur ve şimdi, İsrail’in sunak üzerindeki kurbanlarında sadece sembolik olarak tasvir edilen şey Mesih tarafından yerine getirilmiştir. Artık Tanrı’nın huzuruna erişebiliyoruz — İsa Mesih’in kurbanı ve dökülen kanı aracılığıyla lütuf tahtına erişebiliyoruz. Artık yıldan yıla, günahtan günaha sunulan kurbanlar yoktur; İsa Mesih’in geçmiş, şimdiki ve gelecekteki günahlara kefaret getiren, her şey için tek olan kurbanı gelmiştir.
Bu nedenle sunak ile kilise arasında Mesih’in kurbanı aracılığıyla önemli bir bağlantı vardır.
“Bunun için Mesih dünyaya gelirken şöyle diyor: ‘Kurban ve sunu istemedin, Ama bana bir beden hazırladın. Yakmalık sunudan ve günah sunusundan Hoşnut olmadın. O zaman şöyle dedim: “Kutsal Yazı tomarında Benim için yazıldığı gibi, Senin isteğini yapmak üzere, Ey Tanrı, işte geldim.”’ Mesih ilkin,‘Kurban, sunu, yakmalık sunu, günah sunusu istemedin ve bunlardan hoşnut olmadın’ dedi. Oysa bunlar Yasa’nın bir gereği olarak sunulur. Sonra, ‘Senin isteğini yapmak üzere işte geldim’ dedi. Yani ikinciyi geçerli kılmak için birinciyi ortadan kaldırıyor. Tanrı’nın bu isteği uyarınca, İsa Mesih’in bedeninin ilk ve son kez sunulmasıyla kutsal kılındık. Her kâhin her gün ayakta durup görevini yapar ve günahları asla ortadan kaldıramayan aynı kurbanları tekrar tekrar sunar. Oysa Mesih günahlar için sonsuza dek geçerli tek bir kurban sunduktan sonra Tanrı’nın sağında oturdu. O zamandan beri düşmanlarının, kendi ayaklarının altına serilmesini bekliyor. Çünkü kutsal kılınanları tek bir sunuyla sonsuza dek yetkinliğe erdirmiştir” (İbraniler 10:5–14).
Kendimize sormamız gereken sorulardan biri de şudur: Mesih’in bir kez ve her şey için kurban edilmesinin önemini tam olarak anlıyor muyuz?
Çoğu zaman Mesih’in kurbanı fikrine sözde önem veririz ama davranışlarımız yüreklerimizdeki anlayış eksikliğini ortaya koyar. Birçok kişi Mesih’in kurbanına sığındığını ileri sürer ancak Mesih’in yetkisine isyan ederek yaşarlar — Mesih’i sevdiklerini iddia ederler ancak yaşamları İsa Mesih’in pahalıya mâl olan kurbanına karşı kayıtsız olduklarını gösterir. Mesih’in adını taşıyan ve günahlarının bağışlanması için O’na yönelen, ama yine de Eski Antlaşma’daki tapınma çadırında tapınıyormuşuz gibi yaşayan başkaları da vardır. Başka bir deyişle, bu kişiler günahlarının Tanrı’nın affedemeyeceği kadar büyük olduğuna inanırlar ve bu yüzden de Eski Antlaşma’daki İsrailliler gibi, Tanrı’nın merhametinden kuşku duyarak tekrar tekrar O’na gelirler ve aynı günah için defalarca Tanrı’ya yalvarıp dua ederek günahlarının affedilmesini isterler.
İşin tuhaf yanı, her iki günah türü de gururun tezahürleridir — birincisi kendini çok fazla düşünür ki bu kibirdir, çünkü günahlarının bağışlanmasına ihtiyacı olduğuna inanmaz. İkincisi ise günahını çok fazla, Mesih’in kurbanını ise çok az ciddiye alır, çünkü Mesih’in kendisini asla bağışlayamayacağını düşünür ya da öyle zanneder. Bu kibir ve gurur konumlarının hiçbirini benimsememeliyiz.
Mesih’in bedeli ağır olan kurbanını hatırlayıp, sunağın kana bulanmış boynuzlarını gözümüzün önüne getirebildiğimiz, Mesih’te onlara sarılabildiğimiz ve günahlarımızın artık bizi suçlamadığını bildiğimiz için sevinmeliyiz. Eğer Mesih biz yaşayalım diye canını verdiyse, o zaman Mesih hiç gelmemiş gibi, bizim uğrumuza kendini hiç sunmamış gibi yaşamamalıyız. Pavlus’un dediği gibi, yaşamın yeniliğinde yürümeliyiz, çünkü günahlı doğamız Mesih’le birlikte çarmıha gerilmiştir: “Mesih İsa’ya ait olanlar, benliği, tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir” (Galatyalılar 5:24).
Aynı zamanda, günaha, hatta ağır bir günaha bile düştüğümüzde, bağışlanmanın kapsamı dışında kalmayız. Tanrı’dan bizi bağışlamasını defalarca dilersek bir şekilde günahlarımızın kefaretini ödeyebileceğimizi düşünmeyin. Tanrı’dan af dilediğimizde Mesih’in kurban edilmesi sayesinde buna sahip olduğumuzdan emin olmalı ve sevinmeliyiz. Mezmur yazarının dediği gibi, “Doğu batıdan ne kadar uzaksa, O kadar uzaklaştırdı bizden isyanlarımızı” (Mezmur 103:12). Göksel Babanız’ın sizi Mesih’in kusursuz kurbanı sayesinde bağışladığını bilerek sevinin.