Kâhin Giysileri
Harun Için Kutsal Giysiler (1–5. Ayetler)
Tanrı bölümün bu kısmına Musa’ya Harun ve oğulları Nadav ve Avihu’nun halk için kâhin olarak hizmet edeceklerini söyleyerek başlar. Onlar Tanrı’nın huzurunda halkın temsilcileri olacaklardı. Bununla birlikte, ‘görkem ve saygınlık için’ ‘kutsal giysiler’ giyeceklerdi (ayet 2). Giysiler Buluşma Çadırı’nda kullanılan malzemelerin aynısından yapılacaktı: Altın, mavi, mor ve kırmızı iplikler ve ince dokunmuş keten (5. ayet).
Efod (6–14. Ayetler)
Bu ayetlerde ince ketenden yapılmış bir cüppeye benzeyen Efod’un tanımını görürüz. Efodun tam olarak neye benzediğini bilmiyoruz, fakat dört parçadan oluşuyordu: Giysinin ana kısmı, iki omuz parçası ve gösterişli bir kemer. İki omuz parçasının her birinin üzerinde İsrail’in on iki oymağının isimlerinin doğum sırasına göre kazındığı oniks bir taş olması gerekiyordu. Metinde özellikle belirtilmese de, baş kâhinin İsrail’in on iki oymağını temsili olarak Buluşma Çadırı’na ve en kutsal yere taşıyacağı düşünülmüştür. Oymaklar bir anlamda kâhinin omuzlarındaydı.
Karar Göğüslüğü (15–30. Ayetler)
Göğüslük, göğsün üzerine takılan kalkan gibi bir şeydi. Yirmi iki santimetreye yirmi iki santimetre boyutlarında mükemmel bir kareydi ve üzerinde her sırada üç taş olmak üzere dört sıra değerli taş vardı. Bu, İsrail’in on iki oymağının her biri için bir taşı temsil ediyordu ve her taşın üzerine bir oymağın adı kazınmıştı. Buradaki temel düşünce, başkâhinin Tanrı’nın halkını temsil ettiği ve onları kendisiyle birlikte en kutsal yere, Tanrı’nın huzuruna taşıdığıdır.
Bu noktada kâhinin aslında Buluşma Çadırı’nın minyatür bir kopyasını giydiğini fark etmemiz gerekir. Giysileri aynı malzemeden yapıldığı için Buluşma Çadırı’nın bir kopyasıdır ve göğsündeki mükemmel kare de en kutsal yeri temsil eder. Süleyman tapınağında en kutsal yerin kusursuz bir küp olduğunu hatırlayın. Tanrı orada, en kutsal yerdeki bağışlanma kapağının üstünden ne yapacağını açıkladı: “Seninle orada, Levha Sandığı’nın üstündeki Keruvlar arasında, Bağışlanma Kapağı’nın üzerinde görüşeceğim ve İsrailliler için sana buyruklar vereceğim” (Mısır’dan Çıkış 25:22). Tanrı yargılarını bildirecek ve halk için buyruklar verecekti; yani iradesini açıklayacaktı. Dolayısıyla Harun da benzer şekilde, kura atmak için kullanılan Urim ve Tummim’i yerleştirecekti, yani kararlar verirken Tanrı’nın isteğini açığa çıkaracaktı: “Urim’le Tummim’i karar göğüslüğünün içine koy; öyle ki, Harun ne zaman huzuruma çıksa yüreğinin üzerinde olsunlar. Böylece Harun İsrailoğulları’nın karar vermek için kullandıkları Urim’le Tummim’i RAB’bin huzurunda sürekli yüreğinin üzerinde taşıyacak” (Mısır’dan Çıkış 28:30).
Kaftan (31–35. Ayetler)
Giyilmesi gereken bir sonraki giysi kâhinin kaftanıydı. Bu kaftana ‘efodun kaftanı’ denir, bu da kaftanın efodun ve göğüslüğün altına giyileceğini göstermektedir. Kaftan Buluşma Çadırı’nda kullanılan malzemeden yapılacak, baş ve kollar için açıklıkları olacak ve bir kazak gibi giyilecekti. Kaftan, Tanrı’nın bereketini simgeleyen ve bize Aden Bahçesi’ni çağrıştıran işlemeli narlarla süslenmişti. Casusların süt ve bal akan vaat edilmiş topraklarda yaptıkları keşiften (Çölde Sayım 13:23) nar getirdiklerini hatırlayalım; bu, bozulmamış ve bereketli Aden Bahçesi’ni çağrıştıran bir imgedir. Ayrıca Süleyman tapınağının duvarları da tunç narlarla süslenmişti. Genel amaç, kâhinin Buluşma Çadırı’nın bir kopyasını giydiği ve bir anlamda kâhinin kendisinin de Buluşma Çadırı’nın bir parçası olduğunu ifade etmesidir.
İsrailliler bu giysinin eteklerine çanlar takacaklardı: “Harun hizmet ederken bu kaftanı giyecek. En Kutsal Yer’e, huzuruma girip çıkarken duyulan çıngırak sesi onun ölmediğini gösterecek” (Mısır’dan Çıkış 28:35). Bu çanlar başkâhini hayatta tutmak için gerekliydi — onlar olmadan en kutsal yere giremezdi. Çanların tam olarak ne işe yaradığı konusunda emin olamasak da bu konuda bazı tahminler vardır. Bu tahminlerden biri, çanlardan gelen sesin kâhine görevlerini ve Rabbin huzurundaki hizmetini hatırlatması gerektiğidir. Diğerleri ise çanların aynı zamanda en kutsal yerin dışındakilere başkâhinin hâlâ hayatta olduğunu haber verdiğini, çünkü kontrol etmek için en kutsal yere girmeye cesaret edemediklerini öne sürmüşlerdir.
Baş Levhası (36–38. Ayetler)
Harun’un başına bir sarık takması gerekiyordu ve sarığın üzerinde, kazınmış olarak ‘RAB’be adanmıştır’ yazan altın bir levha vardı. Harun’un bir millet olarak İsrail’i temsil etme görevi göz önüne alındığında, bu baş levhası sadece Harun’a kutsal olduğunu, Rabbe ve O’nun hizmetine ayrıldığını hatırlatmakla kalmaz, aynı zamanda bir millet olarak İsrail’in de ayrıldığını hatırlatır. Tanrı’nın İsrailliler’e ‘kâhinler krallığı ve kutsal bir ulus’ olacaklarını söylediğini hatırlayın (Mısır’dan Çıkış 19:6).
Keten Mintan (39. Ayet)
Harun’un ince ketenden dokunmuş, damalı bir desen taşıyan bir mintan giymesi ve sarığının da aynı malzemeden yapılması gerekiyordu. Görünüşe göre ince keten mintanı sabitlemek için bir kuşak ya da kemer de vardı. Bu durumda Harun’un önce iç giysisi gibi görünen ince keten kaftanı ve sarığı giydiği anlaşılıyor. Daha sonra kaftanını giyer, ardından efodu ve karar giysisini giyerdi.
Harun’un Oğullarının Giysileri (40–43. Ayetler)
Son olarak, diğer kâhinler de tam olarak aynı giysiler olmasa da başkâhine benzer şekilde giyineceklerdi. Ayrıca keten iç çamaşırları da giyeceklerdi, çünkü Tanrı’nın huzurunda çıplak görünmemeleri gerekiyordu. Tanrı’nın Âdem ve Havva’nın günahının utancını örtmek için hayvan derilerinden giysiler yaptığını hatırlayalım. Aynı utanç hâlâ düşmüş insanın üzerindeydi ve bu nedenle kâhinlerin Rabbin huzurunda hiçbir şekilde çıplak görünmemeleri gerekiyordu. İsrailliler Tanrı’nın huzurunda asla çıplak olmamalıydılar, çünkü bu onların günahkârlıklarını, suçluluklarını ve utançlarını ortaya çıkarıyordu. Kâhinler her zaman özel giysilerini giyeceklerdi.