Sonuç

Kâhinlerin kutsanması üzerinde düşünürken, yerine getirilmesi gereken hayvan kurbanlarının sayısı bizi dehşete düşürmemelidir. Dökülmesi gereken kan miktarı bizi rahatsız etmemelidir. Tanrı’nın halkı Rabbimizin huzurunda bulunabilsin diye hayvanların katledilmesinden ötürü iğrenmemeliyiz. Tersine, bu tür kurbanları gerektiren günahkârlığımızdan utanmalıyız.

Bununla birlikte, biricik Oğlu’nun kurban edilmesinin ne kadar ağır bir bedel olduğunu bize gölgeler içinde göstererek uzlaşma yolunu açan merhametli bir Tanrı’ya sahip olduğumuz için sevinmeliyiz. Mesih’in kurbanının yalnızca günahlarımızın bağışlanması değil, aynı zamanda yaşamın kendisi için de besin kaynağımız olduğunu anlamalıyız. Kâhinlerin yiyecek olarak sunaktaki kurbanların bir kısmını yemelerine izin verildiğini unutmayın. Bizler kâhinlerden oluşan kutsal bir ulusuz ve Tanrı kurban sunağından yememize izin vermiştir: “Çeşitli garip öğretilerin etkisine kapılıp sürüklenmeyin. Yüreğin yiyeceklerle değil, Tanrı lütfuyla güçlenmesi iyidir. Yiyeceklere güvenenler hiçbir yarar görmediler. Bir sunağımız var ki, tapınma çadırında hizmet edenlerin ondan yemeye hakları yoktur” (İbraniler 13:9–10). Bizler Mesih’in kurbanıyla ayakta duruyoruz. Bu nedenle Rabbimize yaklaşın! Umutla dolun! Birbirinizi sevgiye ve iyi işlere teşvik edin! Rabbimizin dönüş gününü beklerken bir araya gelmeyi ihmal etmeyin.