Yeni Antlaşma Işığında Kutsanma
Mesih’in Kusursuz Kurbanı
Kâhinlerin kutsanması ve günlük kurbanların sunulmasıyla ilgili talimatlarda gördüğümüz şey, bir kurban sisteminin kurulmuş olduğuydu. Ancak bu kurban sisteminin, Mesih’in kendisi tarafından tesis edilecek olan nihaî kurbanın sadece bir gölgesi olduğunu biliyoruz. Aslında Tanrı, meshedilmiş kâhinler tarafından yerine getirilecek bir kurban sistemi kurmuştur. İbraniler’in yazarı bizlere şöyle diyor: “Kutsal Yasa’da gelecek iyi şeylerin aslı yoktur, sadece gölgesi vardır. Bu nedenle Yasa, her yıl sürekli aynı kurbanları sunarak Tanrı’ya yaklaşanları asla yetkinliğe erdiremez” (İbraniler 10:1). Bu yazar ayrıca şöyle de yazmaktadır: “Çünkü boğalarla tekelerin kanı günahları ortadan kaldıramaz” (İbraniler 10:4).
Buna karşın, Mesih’in kusursuz kurbanı tamamen farklı bir düzendedir. İbraniler’in yazarı Mesih’in ikinci düzeni kurmak için ilk düzeni ortadan kaldırdığını yazmıştır (İbraniler 10:9). Boğa, koç ya da teke kurbanları yalnızca İsa Mesih’in her şeye yetecek kurbanına işaret ediyordu. Mesih’in ilk ve son kez kurban edilmesiyle, Tanrı’nın halkı olarak bizler artık Tanrı’nın huzuruna çıkabilmek için tekrar tekrar kurban sunmak zorunda değiliz.
Aksine, Mesih, günahlarımız için olan borcumuzu ödediği için kurban ihtiyacını ortadan kaldırarak kendisini ilk ve son kez sunmuştur: “Tanrı’nın bu isteği uyarınca, İsa Mesih’in bedeninin ilk ve son kez sunulmasıyla kutsal kılındık. Her kâhin her gün ayakta durup görevini yapar ve günahları asla ortadan kaldıramayan aynı kurbanları tekrar tekrar sunar” (İbraniler 10:10–11). Nitekim, Harun düzenindeki kâhinlerinin kurbanları gerekliydi çünkü kendileri de sürekli günah işliyorlardı. Kendilerinin kutsanması için yedi boğa ve iki koç kurban etmeleri, ardından da halkın günahları için her gün iki kurban sunmaları gerekiyordu. Ancak Mesih günahsız olduğu ve kusursuz bir kuzu olduğu için, kendisi için bir kurbana ihtiyacı yoktu. Bilakis, O’nun kurbanı, böyle bir sevgiyi hak etmeyenlerin üzerine sevgisinin ve merhametinin dökülmesiydi.
O Halde Nasıl Yaşamalıyız?
İbraniler mektubunun yazarı, Mesih’in her şey için yeterli olan kurbanı ışığında, okuyucularına üç şey yapmalarını öğütler. İlk olarak şunları okuruz:
“Bu nedenle, ey kardeşler, İsa’nın kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır. Tanrı’nın evinden sorumlu büyük bir kâhinimiz bulunmaktadır. Öyleyse yüreklerimiz serpmeyle kötü vicdandan arınmış, bedenlerimiz temiz suyla yıkanmış olarak, imanın verdiği tam güvenceyle, yürekten bir içtenlikle Tanrı’ya yaklaşalım.” (İbraniler 10:19–22)
Yazar bize imanın tam güvencesi içinde Tanrı’ya doğru bir içtenlikle yaklaşmamız gerektiğini söyler. Eski Antlaşma kâhinlerinin Tanrı’ya yaklaşırken korkacakları çok şey vardı — kâhin belki bir anlık dalgınlıkla ritüellerden birini doğru şekilde yerine getirmeyi unutabilirdi. Böyle bir dikkatsizliğin cezası ise ölümdü. Ancak Mesih bizim adımıza bir defaya mahsus olmak üzere kusursuz bir kurban sunduğu için bu tür şeylerden korkmamıza gerek kalmamıştır.
Bu nedenle sürekli olarak ister dua ister Kelâm’ın okunması ya da toplu tapınma yoluyla olsun, Tanrı’nın huzuruna yaklaşmalıyız. Kurbanların amacı halkın Tanrı’nın huzurunda olması ve O’nunla paydaşlık etmesi olduğunu unutmayın. Ancak kurban bedelinin çok yüksek olduğunu da unutmayın. Bizim uğrumuza sunulan kurban çok değerliydi — Baba, kendisiyle barışabilmemiz için biricik Oğlu’nu bizim uğrumuza feda etti. Bu nedenle Tanrı’ya belirlenmiş yollarla yaklaşmamız, paydaşlık etmemiz ve sadık antlaşma Rabbimizin huzurunda olmamız gerekmez mi?
İbraniler’in yazarı ikinci bir öğüt verir: “Açıkça benimsediğimiz umuda sımsıkı tutunalım. Çünkü vaat eden Tanrı güvenilirdir” (İbraniler 10:23). Karşılaştığımız denemeler ya da sıkıntılar ne olursa olsun umudumuzu asla kaybetmemeliyiz. İster kişisel hastalık, zulüm, maddi zorluklar, iş yerindeki sorunlar, okuldaki sorunlar olsun — hangi denemeyle karşılaşırsak karşılaşalım, umudumuzun kaynağını asla gözden kaçırmamalıyız. İsa Mesih bize kimsenin getiremeyeceği bir şeyi, bizi Yaratan ve var edenle paydaşlığı getirmiştir.
Tanrı’nın halkının binlerce yıl boyunca antlaşma Rabbimizle yakın bir paydaşlığın özlemini çektiğini düşünün — Habil’in, Adem ve Havva’nın ve sadıkların sundukları kurbanları düşünün, kadının soyu tarafından kendilerine tam bir paydaşlığın geri verileceği zamanı özlüyor ve dört gözle bekliyorlardı. Tanrı, verdiği vaatleri yerine getirmek üzere Oğlu’nu göndermekte sadık kalmıştır. Tanrı sadıktır; bu nedenle umudumuzu asla kaybetmemeliyiz.
İbraniler’in yazarı üçüncü bir öğüt verir: “Birbirimizi sevgi ve iyi işler için nasıl gayrete getirebileceğimizi düşünelim. Bazılarının alıştığı gibi, bir araya gelmekten vazgeçmeyelim; o günün yaklaştığını gördükçe birbirimizi daha da çok yüreklendirelim” (İbraniler 10:24–25). Mesih’in ilk ve son kez kurban edilmesinin bir sonucu olarak, birbirimizi sevgiye ve iyi işlere teşvik etmemiz gerektiğine lütfen dikkat edin. Hepimizin Mesih’in benzerliğine giderek daha fazla dönüşmesi için birbirimiz için dua etmeliyiz. Söylediklerimizle değil yaşamlarımızla birbirimizi sevgiye ve iyi işlere teşvik etmeliyiz.
Gururumuz okşansın ya da bir şekilde Tanrı’nın lütfunu hak etmeye çalışalım diye değil, Mesih’in ilk ve son kez kurban edilmesine karşılık olarak başkalarını severek ve başkaları için iyi işler yaparak birbirimizi bu konularda yüreklendirebiliriz. Ayrıca kilise olarak Mesih’i ve birbirimizi sevmemiz ve Mesih’in yüceliği için iyi işler yapmamız için birbirimiz için dua edebiliriz. Örneğin, günah işlediğini bildiğimiz kişiler için ne sıklıkta dua ediyoruz? Kilise disiplini altında olanlar için dua ediyor muyuz? Disiplin altında olanları Mesih’i, bedenini sevmeye ve yaşamlarıyla Mesih’i yüceltmeye teşvik ediyor muyuz?
İbraniler mektubunun yazarının, birbirimizi sevgiye ve iyi işlere teşvik etme hedefine ulaşmak için aklındaki başlıca yol kiliseye katılmaktır. Okuyucularına, ‘Bazılarının alıştığı gibi, bir araya gelmekten vazgeçmeyelim; o günün yaklaştığını gördükçe birbirimizi daha da çok yüreklendirelim’ diyor (25. ayet). Başka bir deyişle, Tanrı’nın huzurunda olmayı gerçekten arzuluyorsak ve antlaşmamızdaki Rabbimize özgürce ulaşabilmemiz için ne kadar pahalı bir bedel ödendiğinin farkındaysak, o zaman bir ibadet törenini neredeyse hiç kaçırmayacağız, çünkü arzumuz O’nun huzurunda olmak olacaktır.