Yeni Antlaşma’nın Işığında Sunak
Elçi Yuhanna vahiysel görümünde göğe alındığında, yeryüzündeki tapınağın üzerine inşa edildiği model olan göksel tapınağı gördü. Yuhanna kuzuya tapınıldığını ve altın buhur kaselerinin kullanıldığını gözlemledi. Yuhanna bize yanan buhurun kutsalların duaları olduğunu söyler (Vahiy 5:8). Vahiy’de göksel tapınaktaki buhurun niteliğini daha da detaylandıran başka bir bölüm daha buluyoruz: “Altın bir buhurdan taşıyan başka bir melek gelip sunağın önünde durdu. Tahtın önündeki altın sunakta bütün kutsalların dualarıyla birlikte sunmak üzere kendisine çok miktarda buhur verildi. Kutsalların dualarıyla buhurun dumanı, Tanrı’nın önünde meleğin elinden yükseldi” (Vahiy 8:3–4). Bu iki metin bize buhur sunağıyla ilgili bazı bilgiler sunar.
Unutmayın ki göksel tapınak, göksel tapınağın gölgesi ya da bir örneği olan dünyasal tapınma çadırının tanımlayıcısıdır. Bu durumda, buhur sunağının başkâhine Rabbin huzurunda dua etme ihtiyacını hatırlattığı anlaşılmaktadır. Başkâhinin dualarının tıpkı Vahiy’deki tasvirde gördüğümüz gibi, sunaktan çıkan dumanla birlikte yükselmesi gerekiyordu — duman ve dualar birbirine karışıyordu. Bu, buhur sunağının dikkatimizi başkâhinin dualarına ve bunun yanı sıra Tanrı’nın halkının dualarına çekmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Gelin öncelikle başkâhinin dualarını ele alalım.
Başkâhinimizin Duaları
Mesih’in yaptıklarının kilisedeki pek çok kişinin bilmediği unsurlarından birinin, Mesih’in halkı olan kilise için sunduğu şefaat duaları olduğuna inanıyorum. Mesih’in başkâhinlik duası Yuhanna Müjdesi’nin on yedinci bölümünde yer alır.
Mesih’in bilhassa kimler için dua ettiğine dikkat edin: “Çünkü bana ilettiğin sözleri onlara ilettim, onlar da kabul ettiler. Senden çıkıp geldiğimi gerçekten anladılar, beni senin gönderdiğine iman ettiler. Onlar için istekte bulunuyorum. Dünya için değil, bana verdiğin kimseler için istekte bulunuyorum. Çünkü onlar senindir” (Yuhanna 17:8–9). Mesih özellikle kilise için dua eder; başka bir deyişle, Yuhanna 17’de yer alan dua, Mesih’in bedeni olarak bir araya geldiğimiz için özellikle birey olarak bizler içindir. Buluşma Çadırı’ndaki başkâhinin duaları gibi, Mesih’in duaları da göksel Babası’na hoş bir koku olarak buhur dumanı gibi yükselirdi. Mesih bizim adımıza özellikle bizim için dua etti, peki ama Mesih Babasından özellikle ne istedi?
Mesih öncelikle sevinçle dolmamız için dua etti: “İşte şimdi sana geliyorum. Sevincimin onlarda tamamlanması için bunları ben dünyadayken söylüyorum” (Yuhanna 17:13). Aynı zamanda Mesih kötü olandan, yani Şeytan’dan korunmamız için de dua etmiştir: “Onları dünyadan uzaklaştırmanı değil, kötü olandan korumanı istiyorum” (Yuhanna 17:15). Mesih, dünyadaki kötülük karşısında Baba’nın bizi dünyadan çekip alması için dua edebilirdi. Şayet dünyadan çekilip alınsaydık, o zaman Müjde’nin gerçeğine, Mesih’in kişiliğine ve yaptıklarına tanıklık edemezdik. Karanlık dünyada hiç ışık olmazdı. Dolayısıyla, dünyadan çekilip gitmek bir seçenek olmadığından, Mesih Baba’nın bizi kötü olandan, Şeytan’ın kendisinden koruması için dua etti.
Mesih ayrıca kutsanmamız ve kelam bilgisinde büyümemiz için de dua etmiştir: “Onları gerçekle kutsal kıl. Senin sözün gerçektir” (Yuhanna 17:17). Kutsal Yazıları anlamamız ve Kutsal Yazıların kutsallaşmamız için yararlı olması, Mesih’in bizim adımıza ettiği duanın dolaysız sonucudur. Bu dileklere ilaveten, Mesih’in Üçlü-Birlik Rabbimizle birliğimiz için dua ettiğini de görürüz ki bunun bazı sonuçları da yücelik ve birliktir:
“Yalnız onlar için değil, onların sözüyle bana iman edenler için de istekte bulunuyorum, hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar. Dünya da beni senin gönderdiğine iman etsin. Bana verdiğin yüceliği onlara verdim. Öyle ki, bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar. Ben onlarda, sen bende olmak üzere tam bir birlik içinde bulunsunlar ki, dünya beni senin gönderdiğini, beni sevdiğin gibi onları da sevdiğini anlasın.” (Yuhanna 17:20–23)
Belki farkında olmasak da varlığımız ve lütufta büyümemiz, kutsallaşmamız ve gücümüz sadece Kutsal Ruh’un gücünden değil, aynı zamanda büyük başkâhinimiz Mesih’in şefaat duasından da kaynaklanmaktadır.
Ancak aynı zamanda Mesih’in kâhin olarak şefaatinin dünyasal hizmetiyle sona ermediğini de anlamamız gerekir. Tam tersine, İbraniler mektubunda şunları okuruz: “Bu nedenle O’nun aracılığıyla Tanrı’ya yaklaşanları tümüyle kurtaracak güçtedir. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır” (İbraniler 7:25). Diğer bir deyişle, şu anda Mesih gökteki en kutsal yerde bizim için aracılık etmektedir. Evet, Mesih bizim adımıza ilk ve son kez kendini kurban olarak sunmuştur ve bizim yerimize yaptığı kurban görevi tamamlanmıştır. Nitekim Mesih çarmıhta haykırdığında kendi kurban işini tamamlamıştır: Çarmıhta “Tamamlandı” diye haykırdı. Ancak İbraniler’in yazarının bize söylediği gibi, Mesih kendi halkı uğruna, kendisi aracılığıyla Tanrı’ya yaklaşanlar için aracılık etmeye devam etmektedir.
Kâhinlerin Duaları
Dua etmek dışında Tanrı’ya nasıl yakınlaşabiliriz? Unutmamalıyız ki, Mesih bizim başkâhinimiz olduğu gibi, bizler de kâhinleriz. Elçi Petrus kiliseye şöyle seslenir: “Ama siz seçilmiş soy, Kral’ın kâhinleri, kutsal ulus, Tanrı’nın öz halkısınız. Sizi karanlıktan şaşılası ışığına çağıran Tanrı’nın erdemlerini duyurmak için seçildiniz” (1. Petrus 2:9). Bizler Tanrı’nın son meskeninde, son tapınağında, yani kilisede O’na hizmet eden kâhinleriz. Tuğladan ve harçtan yapılmış fiziksel bir binaya hizmet etmesek de bu buhur sunmamamız gerektiği anlamına gelmez.
Buhur sunmamız gerektiğini yazarken, buhur topunu kırmamız gerektiğini ve ibadetimizin Roma Katolikliği’nin ibadeti gibi kokular ve çanlarla belirginleşmesi gerektiğini kastetmiyorum. Bunun yerine, sürekli olarak dua buhurları sunmalıyız ki, dualarımız buhur dumanı gibi, tıpkı Buluşma Çadırı’nda hizmet eden kâhinlerin yaptığı gibi göklere yükselsin. Bu da her türlü durumda ve her türlü şey için dua etmemiz gerektiği anlamına gelir. Elbette ibadet sırasında, tapınak, yani Tanrı’nın halkı bir beden olarak bir araya geldiğinde dua etmeliyiz. Böyle durumlarda birbirimizle ve topluluk adına dualar sunan rahiple birlikte dua etmeliyiz. Sadece hizmet edenle birlikte değil, onun için de dua etmeliyiz ki Rab onu söz ve sakrament hizmetinde kullansın.
Ancak dualarımızı sadece toplu tapınmayla sınırlamamalı, her zaman ve her yerde sunmalıyız. Pavlus Efes’teki kiliseye, Ruh’ta her zaman dua ve yalvarışla dua etmelerini, böylece kutsallar, yani kilise adına dayanabileceklerini ve aracılık edebileceklerini yazmıştır (Efesliler 6:18). Unutmayın, Tanrı başımızdaki saç tellerini bile saydığı için, ihtiyacımız çok küçük değildir. İsa bize şöyle diyor: “Bedeni öldüren, ama canı öldüremeyenlerden korkmayın. Canı da bedeni de cehennemde mahvedebilen Tanrı’dan korkun. İki serçe bir meteliğe satılmıyor mu? Ama Babanız’ın izni olmadan bunlardan bir teki bile yere düşmez. Size gelince, başınızdaki bütün saçlar bile sayılıdır. Onun için korkmayın, siz birçok serçeden daha değerlisiniz” (Matta 10:28–31). Bu, ihtiyaçlarımızı ve dileklerimizi göksel Babamıza götürebileceğimiz anlamına gelir. Bu aynı zamanda Mesih’in bedeni olan kilise içinde başkaları adına aracılık yapabileceğimiz anlamına da gelmektedir.
Tanrı halkının elbette pek çok ihtiyacı vardır. Yalnızca Tanrı’nın halkı için değil, tüm insanlar için dua etmek gerekir. Pavlus genç bir pastör olan Timoteos’a, krallar ve yetkili konumda olanlar da dahil olmak üzere tüm insanlar için dua etmesini öğütlemiştir (1. Timoteos 2:1–2). Ancak Pavlus’un tavsiyesi yalnızca Timoteos’la sınırlı değildi. Pastör için iyi olan, kilise için de iyidir! Bu nedenle, aynı düşüncede olmadığımız siyasi liderler için bile dua etmeliyiz. Siyasi liderlerimiz adına ettiğimiz dualar, yürürlüğe koydukları politikalara katılıp katılmadığımıza bağlı olmamalıdır. Aynı şekilde inanmayanlar için de dua etmeliyiz ki Mesih’e olan ihtiyaçlarını görsünler, tövbe etsinler ve Mesih’e iman etsinler.
Hepimizin mustarip olduğu bir şey, duanın gücünden sık sık kuşku duymamızdır. Ben duanın gücünden şüphe etmemizin nedeninin onun güçsüz olmasından değil, ihtiyaçlarımızı dua ederek Tanrı’ya ulaştırmamamızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Bunu yapmadığımız zaman, duanın gücünü göremeyiz. Eğer istemezsek, alamayız. Dua ederken imanımızı güçlendirmek istiyorsak, Mesih’in sözlerine sığınmalı ve imanımızı ve duaya olan bağlılığımızı arttırması için dua etmeliyiz: “Size doğrusunu söyleyeyim, eğer imanınız olur da kuşku duymazsanız, yalnız incir ağacına olanı yapmakla kalmazsınız; şu dağa, ‘Kalk, denize atıl’ derseniz, dediğiniz olacaktır. İmanla dua ederseniz, dilediğiniz her şeyi alırsınız” (Matta 21:21–22).