Tunç Leğen
Mevcut Bağlam
Rabbin Musa’ya verdiği talimatları okuduğumuzda, metin İsraillilerin tunçtan bir leğen yapmaları ve bu leğeni suyla doldurmaları gerektiğini belirtir. Leğenin sunakla Buluşma Çadırı’nın arasında durması gerekiyordu — yani yerleşkeye girildiğinde önce yakmalık sunular için sunak, sonra tunç leğen ve daha sonra da buluşma çadırı görülecekti. Genel fikir, kâhinin önce yakmalık sunu kurbanını sunacağı ve hepimizin tahmin edebileceği gibi bunun kanlı olacağı şeklindeydi. Bu nedenle kâhin tunç leğene gider ve kurban kanından arınmak için ellerini ve ayaklarını yıkardı. Ancak tunç leğen ve onun gerektirdiği yıkamalar sadece elleri ve ayakları kandan ya da kirden arındırmak için değildi.
Rab gayet nettir: İster kurban sunmadan önce ister sonra ya da buluşma çadırına girmeden önce olsun, ellerini ve ayaklarını yıkamazlarsa öleceklerdi. Başka bir deyişle, tunç sunak sadece kanı temizlemek için değil, günahın sembolik olarak temizlenmesiyle de bağlantılıydı. Günahtan arınmayla ilgili bu bağlantıyı aklımızda tutarak, bir adım geri atmalı ve Kutsal Yazılar’ın devamındaki daha geniş resmi incelemeliyiz.
Göksel Tapınak ve Tufan
Bir adım geri çekilerek, Buluşma Çadırı’nın göksel tapınağın bir gölgesi ya da kopyası olduğunu hatırlayalım. Durum böyleyse, Buluşma Çadırı’nın yanında su dolu bir leğenin bulunmasının nedeni hakkında bir fikrimiz olacaktır: Göksel tapınakta Tanrı’nın tahtının yanında bir su kütlesi vardır. Elçi Yuhanna göksel tapınakla ilgili görümünde Tanrı’nın tahtının yanında büyük bir cam denizi görmüştü (Vahiy 4:6). O halde leğen, Tanrı’nın tahtının önündeki cam denizinin bir kopyasıdır.
Dünyevi ve göksel tapınak arasındaki bu bağlantıyı aklımızda tutarak, kendimize Kutsal Kitap’ın açılış ayetlerini hatırlatalım. Yaratılış bize yeryüzünün sularla kaplı olduğunu, ancak Tanrı’nın yukarıdaki sularla aşağıdaki sular arasına bir enginlik yerleştirdiğini söyler. Tanrı’nın bu alanı cennet olarak adlandırdığına dikkat etmek önemlidir (Yaratılış 1:6–8). Kısacası, bu alan ne gökyüzü ne de gökyüzündeki bulutlardır, daha ziyade görünmez göklerin zeminidir. Bu alan Tanrı’nın tahtının önündeki suları aşağıdaki yeryüzündeki sulardan ayırır.
Düşüş’ten sonra dünya kötülükle dolunca, Tanrı dünyayı Tufan’la yargılamaya karar verdi. Birçok kişi Tanrı’nın kırk gün boyunca çok şiddetli yağmur yağdırdığı ve bu aşırı yağış miktarının Tufan’a neden olduğu izlenimine kapılmıştır. Ancak Yaratılış anlatısının dikkatli bir okuması bize Tufan’ın sadece doğal bir olay olmadığını, yani çok şiddetli yağmur yağdığını değil, aynı zamanda doğaüstü bir olay olduğunu da söyler. Tanrı hem derinlerdeki pınarların büyük miktarlarda su salmasına neden olmuş, hem de ‘göklerin kapakları’ açılmıştır (Yaratılış 7:11–12). Başka bir deyişle, Tanrı günaha karşı yargıda bulunmak için göksel cam denizini yeryüzünün üzerine salıvermiştir. Yargılamada, Tanrı yaratılışı aldı ve onu Yaratılış 1:2’deki dünyanın şekilsiz ve boş olduğu ve derinlerin yüzünün karanlık olduğu koşullara geri döndürdü. Göksel leğenin dökülmesiyle, deyim yerindeyse, Tanrı sadece alttaki yaratılışın suyunu değil, özellikle tahtının önünde duran suyu kullanarak yaratılışı kötülüklerinden arındırdı.
Yaratılışın arındırılmasında suyun kullanılmasının yanı sıra Kutsal Ruh’un da buna eşlik ettiğini görmek bizi hiç de şaşırtmamalıdır. Elçi Petrus bize Tufan’ın sularının vaftiz sularıyla bağlantılı olduğunu bildirir:
“Bir zamanlar, Nuh’un günlerinde gemi yapılırken, Tanrı’nın sabırla beklemesine karşın bu ruhlar söz dinlememişlerdi. O gemide birkaç kişi, daha doğrusu sekiz kişi suyla kurtuldu. Bu olay vaftizi simgeliyor. Bedenin kirden arınması değil, Tanrı’ya yönelen temiz vicdanın dileği olan vaftiz, İsa Mesih’in dirilişiyle şimdi sizi de kurtarıyor. Göğe çıkmış olan Mesih Tanrı’nın sağındadır. Bütün melekler, yetkiler ve güçler O’na bağlı kılınmıştır.” (1. Petrus 3:20–22)
Böylece, Tufan’ın sularının Yeni Antlaşma’daki vaftiz törenine işaret ettiğini görüyoruz.
Gördüğümüz şey, Kutsal Yazılar’da ortaya çıkan aşağıdaki modeldir. Yaratılışta su ve Ruh birlikte görünür — Tanrı’nın Ruhu derinlerin üzerinde gezinir. Tufan’da su yaratılışı ve Ruh’un varlığını temizlemiş ve Nuh Kutsal Ruh’un sembolü olan bir güvercin salmıştır. Petrus da Tufan ile vaftiz suları arasında bağlantı kurar. Kutsal Kitap’taki bu imgeler, kâhinler tarafından günahtan arınmak için sembolik olarak kullanılacak olan tunç leğenin yerleştirilmesi ve kullanılmasıyla bir araya getirilmiştir.
Şimdi, tunç leğende bu kadar belirgin bir şekilde görmediğimiz şey, Kutsal Ruh’un varlığı fikridir. Ancak su ya da vaftiz fikrinin Kutsal Ruh’un işiyle bağlantılı olduğunu daha sonra Eski Antlaşma peygamberlerinde görebiliriz. Tanrı’nın peygamber Hezekiel aracılığıyla İsrail’i günahlarından nasıl arındıracağı hakkında söylediklerini hatırlayın. Tanrı Hezekiel aracılığıyla halkına üzerlerine temiz su serpeceğini ve onları günahlarından, putperestliklerinden arındıracağını söylemişti. Ancak Hezekiel aynı zamanda halka bu su ile arınma imgesinin Kutsal Ruh’un verilmesiyle bağlantılı olduğunu, Tanrı’nın onlara içlerinde yeni bir ruh vereceğini; taştan yüreklerini çıkarıp onlara etten bir yürek vereceğini de bildirdi (Hezekiel 36:25–28).
Kutsal Kitap’taki tüm bu bilgileri bir araya getirdiğimizde, suyun kullanımı ile Kutsal Ruh’un çalışması arasında açık bir ilişki olduğunu görürüz. Su-Ruh bağlantısı Kutsal Yazılar’ın tamamında tekrarlanan bir şeydir. Bu bağlantı yaratılışta, Tufan’da, Kızıldeniz’in geçilişinde ve özellikle de Mesih’in vaftizinde karşımıza çıkar. Kutsal Yazılar’ın bu geniş bağlamı içinde tunç leğen üzerinde düşündüğümüzde, vaftiz ve Ruh’un işiyle ilgili bağlantılar daha anlamlı hale gelir. Buna ilaveten, peygamber Hezekiel’in Tanrı’nın halkını suyla serperek arındırmaktan ve Kutsal Ruh’u onların içine yerleştirmekten bahsettiğini okuduğumuzda, su-Ruh ifadeleri Kutsal Yazılar’ın geri kalanının bu daha geniş arka planında anlam kazanır.