Yeni Antlaşma Işığında Tunç Leğen
Yeni Antlaşma’da Su ve Ruh
Sanırım artık Yeni Antlaşma’nın vaftizle ilgili bazı ifadelerini anlayabiliriz. Eski Antlaşma’da, özellikle tunç leğende ve bunun yaratılış sularıyla ve Kutsal Ruh’un işiyle olan bağlantılarında önceden bildirildiğini gördüğümüz şeylerden, İsa Mesih’in vahyinin ışığında bir vaftiz ilahiyatı çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Mesih’in vaftizinde su ve Ruh arasındaki bağlantıyı göz önüne getirin. Vaftizci Yahya kalabalığa kendisinin suyla vaftiz ettiğini fakat Mesih’in Kutsal Ruh’la vaftiz edeceğini söylemiştir (Markos 1:8). Mesih’in Nikodim’e, bir kişinin Tanrı’nın Egemenliği’ne girebilmesi için hem sudan hem de Ruh’tan doğması gerektiğini söylerken ona verdiği talimat üzerinde düşünün (Yuhanna 3:3–5). Pavlus, Titus’a işlerimiz sayesinde değil, Tanrı’nın merhameti sayesinde, “Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh’un yenilemesiyle” (Titus 3:4–7) kurtulduğumuzu yazarken, Yahya ve İsa’nınkine oldukça benzer bir dil kullanır ve hatta Eski Antlaşma çadırındaki tunç leğende yapılan yıkamayı anımsatır.
Yeni Antlaşma’da su ve Kutsal Ruh’un işini bir araya getiren bu tür başka atıflar da vardır. İsa, İsrail’in Mısır’dan çıkışı sırasında kurak ve kavruk çölde Tanrı’nın su sağlayışını anımsatan su çekme töreni sırasındaki çardak bayramında kalabalığa, içmek için kendisine gelen herkesin asla susamayacağını, aksine içlerinden diri su pınarları akacağını söylemiştir. Yuhanna’nın yorumu bilhassa yol göstericidir: “Bunu, kendisine iman edenlerin alacağı Ruh’la ilgili olarak söylüyordu. Ruh henüz verilmemişti. Çünkü İsa henüz yüceltilmemişti” (Yuhanna 7:39).
Hepsini Bir Araya Getirmek
Kutsal Yazılar’ın tamamında Kutsal Ruh’un işi ile su arasında açık bağlantılar vardır. Bu nedenle burada tunç leğenle, Mesih’in kurtarıcı işini uygulayan Kutsal Ruh’un işinin gölgeli bir imgesine sahibiz. Kâhinlerin yalnızca kurban sunmakla kalmadıklarını, aynı zamanda ellerini ve ayaklarını da yıkadıklarını hatırlayın — bu onların törensel ve ritüel olarak günahtan arındıklarını gösterir.
Vaftiz, Mesih’in ve Kutsal Ruh’un bizi günahtan arındıran ve kutsallaştıran — bizi kutsal kılan — işine işaret eder. Elbette vaftiz suyu ne günahı ortadan kaldırır ne de bizi kurtarır. Daha ziyade, tunç leğenin suyu Mesih’in ve Kutsal Ruh’un işine işaret ediyordu. Aynı şekilde vaftiz suyu da kurtarmaz, ancak Kutsal Ruh’un işiyle uygulanan Mesih’in kurtarıcı işine işaret eder. Bu kurtarıcı gerçekler, Mesih’in işi, Kutsal Ruh, günahtan arınma ve kutsal kılınmış olma, Pavlus’un Roma’daki kiliseye yazdığı mektupta belirgin bir şekilde bir arada yer alır:
“Öyleyse ne diyelim? Lütuf çoğalsın diye günah işlemeye devam mı edelim? Kesinlikle hayır! Günah karşısında ölmüş olan bizler artık nasıl günah içinde yaşarız? Mesih İsa’ya vaftiz edildiğimizde, hepimizin O’nun ölümüne vaftiz edildiğimizi bilmez misiniz? Baba’nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla O’nunla birlikte ölüme gömüldük. Eğer O’nunkine benzer bir ölümde O’nunla birleştiysek, O’nunkine benzer bir dirilişte de O’nunla birleşeceğiz. Artık günaha kölelik etmeyelim diye, günahlı varlığımızın ortadan kaldırılması için eski yaradılışımızın Mesih’le birlikte çarmıha gerildiğini biliriz. Çünkü ölmüş kişi günahtan özgür kılınmıştır. Mesih’le birlikte ölmüşsek, O’nunla birlikte yaşayacağımıza da inanıyoruz. Çünkü Mesih’in ölümden dirilmiş olduğunu ve bir daha ölmeyeceğini, ölümün artık O’nun üzerinde egemenlik sürmeyeceğini biliyoruz.” (Romalılar 6:1–9)
Dolayısıyla, tunç leğene ve kâhinlerin kendilerini günahtan arındırmak için törensel olarak kullandıkları suya baktığımızda, aklımız nihayetinde Mesih’in kurtarıcı işine ve bunun Kutsal Ruh tarafından uygulanmasına takılmalıdır; bunların hepsi vaftizimizle bağlantılıdır.
Vaftiz üzerine düşünürken, Mesih’in Ruh aracılığıyla gerçekleştirdiği kurtarış işine yoğunlaşmalıyız. Ancak Mesih’in ve Ruh’un işi üzerinde düşünmenin yanı sıra, eski ilahiyatçıların ‘vaftizimizi iyileştirmek’ olarak adlandırdıkları şekilde, nasıl daha fazla kutsanabileceğimizi de sorgulamalıyız. On yedinci yüzyılda yazılan Westminster Uzun Katekizm’in yazarları şu soruyu sorarlar: “Vaftizimiz, bizim tarafımızdan nasıl iyileştirilir?” Bu soruya şu yanıtı verirler:
“Vaftizimizi iyileştirmek gerekli fakat çok ihmal edilen bir görevdir ve tüm yaşamımız boyunca, özellikle denenme zamanında ve vaftizin başkalarına uygulandığı zamanlarda, tarafımızca yerine getirilmelidir; vaftizimiz, vaftiz doğasının ve Mesih’in onu yürürlüğe koyduğu amaçların, bu yolla bahşedilen ve mühürlenen ayrıcalıkların ve faydaların ve burada verdiğimiz yeminin ciddi ve minnet dolu bir değerlendirmesiyle; günahtan kaynaklı bozulmuşluğumuzla alçaltılarak, vaftiz lütfuna ve yükümlülüklerimize karşı gelerek; günahın bağışlanmasının ve bu sakramentte bize mühürlenmiş diğer tüm bereketlerin güvencesiyle büyüyerek; günahı öldürmek ve lütfu canlandırmak için vaftiz edildiğimiz Mesih’in ölümü ve dirilişinden güç alarak; ve imanla yaşamaya gayret ederek, kutsallıkta ve doğrulukta yaşayarak ve bu işlerdeki kimseler olarak benlikten vazgeçip kendilerini Mesih’e vererek; ve aynı Ruh tarafından tek bir bedende vaftiz edilmiş olarak kardeşçe sevgi içinde yürüyerek iyileştirilir.” (Soru 167).
Bu nedenle, kelam, sakramentler ve dua aracılığıyla Mesih’teki Tanrı’nın lütfuna güvenerek, vaftizimizi iyileştirmeye çalışmalıyız.
Mesela, kilisedeki pek çok kişi vaftizi bireysel bir anlamda ele almaktadır. Diğer bir deyişle, bir kişi vaftiz edildiğinde, pek çok kişi bundan sadece ıslanan kişinin faydalanacağına inanır. Cemaatin geri kalanı, ibadet hizmetinin devam etmesini beklerken boş boş oturan seyircilerdir. Fakat eğer Uzun Katekizm’in 167. sorusu biraz olsun yol göstericiyse, başkalarının vaftizinde hazır bulunduğumuzda, bunun ne anlama geldiği üzerine düşünmeli, kendi vaftizimiz üzerine kafa yormalı, ancak özellikle de Mesih’in ve Kutsal Ruh’un işi üzerine derinlemesine düşünmeliyiz.
Kendi günahkârlığımızı ve Kutsal Ruh’un yıkayıp yenilemesine olan ihtiyacımızı yeniden hatırlamalıyız. Antlaşma çocuklarımızın vaftiz edildiğini gördüğümüzde, Tanrı’nın antlaşma vaatlerini gerçekleştirmesi, çocuğun yüreğine imanı yerleştirmesi ve çocuğu Kutsal Ruh’un yenileyici ve kutsallaştırıcı çalışmasıyla yıkaması için dua etmeliyiz. Ayrıca Mesih’in yaşamı, ölümü ve dirilişi üzerinde düşünmeli ve Mesih’in çarmıha gerildiği gibi bizim de çarmıha gerildiğimizi, yani günaha öldüğümüzü kabul etmeliyiz. Aynı şekilde, Kutsal Ruh’un gücüyle Mesih’le birlikte dirildik, bu da yaşamın yeniliğinde yürümek üzere dirildiğimiz anlamına gelir.
Bu nedenlerden dolayı Uzun Katekizm şöyle demektedir: “Günahı öldürmek ve lütfu canlandırmak için vaftiz edildiğimiz Mesih’in ölümü ve dirilişinden güç alarak; ve imanla yaşamaya gayret ederek, kutsallıkta ve doğrulukta yaşayarak ve bu işlerdeki kimseler olarak benlikten vazgeçip kendilerini Mesih’e vererek; ve aynı Ruh tarafından tek bir bedende vaftiz edilmiş olarak kardeşçe sevgi içinde yürüyerek iyileştirilir.” Başka bir deyişle, nasıl ki tunç leğende yıkanmak kâhinlere kutsallık gereksinimlerini hatırlattıysa, biz de aynı sonuçlara varmalıyız. Bununla birlikte, Kutsal Ruh’un dökülmesinin Eski Antlaşma’daki kutsallara kıyasla hem niteliksel hem de niceliksel olarak çok daha büyük bir şekilde kendi kutsallaşmamızı sağladığını bilerek sevinmeliyiz.