Yeni Antlaşma’nın Işığında Sandık

Mesih’in Kurbanı Temelinde Yaklaşmak

Mesih ve kiliseyle olan bağlantılar Yeni Antlaşma’da, özellikle de Romalılar ve İbraniler mektuplarında açıkça belirtilmiştir. Sandığın nasıl taşınacağıyla ilgili katı talimatların yanı sıra Kefaret Günü’yle ilgili emirlerden, İsrail’in sandığı taşırken ve kullanırken son derece dikkatli olması gerektiğini de zaten biliyoruz. Neden mi? Çünkü bu Tanrı’nın tahtının ta kendisiydi. Günahla kirlenmiş olan hiç kimse tahta yaklaşamazdı.

Bütün insanlar günahla kirlendiği için, yalnızca başkâhin, ancak bir boğa keserek kendisi için kefarette bulunduktan sonra, İsrail’in günahlarının kefaretini ödemek için kurbanın kanıyla birlikte bağışlanma kapağına yaklaşarak arınma törenlerinden sonra bağışlanma kapağına yaklaşabilirdi. Yalnızca Mesih’in kurbanı aracılığıyla günahlarımızın bağışlanmasını sağlayabiliriz: “Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı. İnsanlar İsa Mesih’te olan kurtuluşla, Tanrı’nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar. Tanrı Mesih’i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu. Böylece adaletini gösterdi. Çünkü sabredip daha önce işlenmiş günahları cezasız bıraktı” (Romalılar 3:23–25). Elçi Yuhanna da aynı şekilde İsa’nın ‘yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün dünyanın günahlarını da bağışlatan kurban’ olduğunu yazar (1. Yuhanna 2:2).

Ancak Antlaşma Sandığı ile Mesih arasındaki en açık ve en güçlü bağlantı İbraniler mektubunun dokuzuncu bölümünde yer alır. İbraniler’in yazarı, çöldeki buluşma çadırının düzenini, buluşma çadırının ilk bölümünde kandilliğin ve huzur ekmeğinin nasıl bulunduğunu ayrıntılı bir şekilde anlatır. Buluşma Çadırı’nın bu ilk bölümünün ötesinde, Antlaşma Sandığı’nın durduğu yer olan En Kutsal Yer bulunurdu. Başkâhin kendi günahı için kişisel hazırlıklarını yaptıktan sonra, halk adına bir kurban sunmak üzere en kutsal yere girerdi. Ancak İbraniler’in yazarı bu törenlerin ve kurbanların nihayetinde günahı ortadan kaldırmadığını, sadece gelecek olan daha büyük şeylerin, yani büyük başkâhinimiz İsa Mesih’in hizmetinin gölgeleri olduğunu da açıklamaktadır. İsa ellerle yapılmış bir çadıra ya da dünyasal bir örneğe girmedi. Bunun yerine, boğaların ve tekelerin kanıyla değil, kendi değerli kanıyla göksel tapınağa girdi. Yalnızca Mesih’in kanı temizlenmeyi, arınmayı ve günahların bağışlanmasını sağlar. Tüm bu nedenlerden dolayı İbraniler’in yazarı şöyle yazar: “Bu nedenle, çağrılmış olanların vaat edilen sonsuz mirası almaları için Mesih yeni antlaşmanın aracısı oldu. Kendisi onları ilk antlaşma zamanında işledikleri suçlardan kurtarmak için fidye olarak öldü” (İbraniler 9:15). Mesih’in büyük başkâhinimiz olarak üstlendiği görev, Sina antlaşması altında çalışan Levili kâhinlerin görevinin önüne geçmiştir.

Mesih’in kurbanının ışığında, Tanrı’nın huzuruna korkusuzca girebiliriz. Artık Kefaret Günü’ndeki her yıl sunulan kurbana bağımlı olmak zorunda değiliz. Artık başkâhinin en kutsal yere girmesi ve bağışlanma kapağına kan serpmesi gibi sınırlamalarla kısıtlanmıyoruz. Tersine, göklerdeki en kutsal yere girmiş ve Tanrı’nın huzuruna çıkabilmemiz için kendi değerli kanını dökmüş olan büyük başkâhinimiz Mesih’e sahibiz. İbraniler’in yazarı bu nedenle şöyle yazar: “Onun için Tanrı’nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım; öyle ki, yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım” (İbraniler 4:16). Mesih ve O’nun kurbanı aracılığıyla bağışlanma lütfuna ve Tanrı’nın merhametine kavuşabiliriz. Mesih günahlarımızın kefaretidir: “Tanrı’yı biz sevmiş değildik, ama O bizi sevdi ve Oğlu’nu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur” (1. Yuhanna 4:10).

O halde sandık, İsrail’in günahlarının kefaretini ödediği yerdi ve bu kefaret şimdi Mesih tarafından bizim için kurban edilmesiyle yerine getirilmektedir. Üzerinde düşünmemiz gereken başka bir unsur daha vardır, o da sandığın Tanrı’nın varlığını temsil ettiği ve İsrail’de mesken tuttuğudur.